Muhterem Müslümanlar,
İnfâk,
bir insanın sahip olduğu mal ve imkanlarını Allah yolunda kullanması demektir. İyilik ve hayırda yarışmak; Allah yolunda harcamada bulunmak; toplumdaki kimsesiz, fakir ve düşkünlere yardım elini
uzatmak; Kur'ân-ı Kerim'in en çok üzerinde durup teşvik ettiği hususlardandır. Nitekim bu hususta bir âyet-i kerîmede şöyle buyrulmaktadır: “Sevdiğiniz şeylerden Allah için harcamadıkça tam hayra erişemezsiniz. Bu yolda her ne harcarsanız Allah onu bilir.” [1]
Bir çok
âyet-i kerîmede biz insanlara, "Hayırda yarışın" diye emredilmekte; kazançlarını bu yolda harcayanların ise büyük ecirlere nail olacağı bildirilmektedir. [2]
Konuyla
ilgili birçok âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfle birlikte Hz. Peygamberin fiilî örnekliği; Müslümanlarda devamlı hayır işleme bilincini geliştirmiş ve bunun bir sonucu olarak vakıflar ortaya
çıkmıştır. Hz. Peygamber (s.a.v.), Medîne-i Münevvere'deki yedi parça mülkünü bizzat vakfetmiştir. Sahâbe-i Kirâm'ın ileri gelenleri de birçok vakıf yapmışlardır. Öyle ki bu anlayış, Müslümanlar
arasında "İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olan; malın en hayırlısı, Allah yolunda harcanan, Allah yolunda harcananın en hayırlısı da insanların en çok ihtiyaç duydukları şeyleri
karşılayandır" şeklinde bir ilkenin yerleşmesini sağlamıştır.
Değerli
Mü’minler,
dinî
kavramlarımızdan biri olan “Sadaka-i Câriye”, sürekli sevap kazandıran sadaka anlamına gelir. Zira bir hadîs-i şerîfte, sürekli sevap kaynağı olan ameller şöyle belirlenir: “Âdemoğlu öldüğünde, üç kişi hariç amel defteri kapanır. 1. Kesintisiz sadaka (sadaka-i câriye) meydana getirenler, 2. topluma yararlı bir ilim (talebe/eser)
bırakanlar ve 3. kendisine hayır dua eden hayırlı çocuk yetiştirenler.” [3]
Hadîste
geçen "sadaka-i câriye", vakfı da kapsamaktadır. Dolayısıyla, sadaka-i câriye; yol, köprü, çeşme, mescid, Kur'ân Kursu, yoksullar için aş evi, hastane ve okul gibi hayır kuruluşlarını da içine
almaktadır. İnsanlar bu gibi yerlerden yararlandığı sürece; bunları yaptıranlar; yapılmasına sebep olanlar; yol gösterenler; destek olanlar; gerek sağlıklarında gerekse vefatlarından sonra sevap
kazanmaya devam edecektir. Bu anlamda vakıf, kesintisiz hayır işleme bilincinin pratiğe yansımasıdır. İnfâkın bir şubesi olan vakıf, âhirete iman etmiş olmanın somut bir göstergesi; bencilliği
yenmenin fiilî bir ispatı; paylaşmanın en güzel bir örneği ve Allah sevgisinin en bariz belirtisidir.
Değerli
Müminler,
Kur’ân-ı
Kerîmde bir âyet-i kerimede; “Mallarını gece ve gündüz, gizlice ve açıkca infâk edenler yok mu, işte onların Rableri katında ecir ve mükafatları
vardır. Onlara herhangi bir korku yoktur, onlar hiçbir zamanda üzülmeyeceklerdir.” [4] buyurulmaktadır.
Hutbemi
bir hadîs-i şerîf meâli ile bitirmek istiyorum: “Gücün ve sıhhatin yerindeyken, nefsin seni fakir düşme endişesiyle cimriliğe çağırırken ve daha
büyük zengin olmayı düşlerken verdiğin sadakanın sevabı daha büyüktür. (Bu işi) can boğaza gelip de “falana şu kadar”, “filana bu kadar” demeye bırakma. Zaten o mal vârislerden şunun veya bunun
olmuştur.” [5]
[1]
Âl-i İmrân, 3/92.
[2] Bakara 2/148; Mâide 5/48; Mü’minûn 23/61.
[3] Müslim,
Vasıyye, 14.
[4] Bakara, 2/274.
[5] Buhârî, Zekât 11.
Veysel AYAZ
DİTİB Selters Selimiye Camii Din Görevlisi
Kaynak: www.ditib.de
Eğer bağış yapmak istiyorsanız Mescid-i Aksa Camiimize üye olabilirsiniz. Daha fazla bilgi için buraya tikla.